Dijital dünyada muazzam gelişmelerin yaşandığı, yüksek teknolojinin pek çok sektörde radikal dönüşümlere sebep olduğu bir dönemdeyiz. Otomotiv endüstrisinden sağlığa, finans sektöründen eğlence dünyasına dijital dönüşümden etkilenmeyen ve bu dönüşümlerin yarattığı yıkıcı etkilere maruz kalmayan sektör yok gibi. Yıkıcı etki derken, mevcut düzeni yıkarak mecburi dönüşümlere sebep olan, dönüşüm sürecinde sıkıntılar yaratsa da iş ve günlük yaşamımızla beraber global ekonomiyi de olumlu yönde etkilemesi beklenen teknolojik gelişmeleri kastediyoruz.
Global çapta dijital dönüşüme en az maruz kalan sektörlerden biri “eğitim” sektörü olarak göze çarpıyor. Citigroup’un geçtiğimiz Temmuz ayında yayınladığı “Education: Back to Basics” adlı rapora göre dünyada eğitim sektörünün ekonomik değeri 5 trilyon doları buluyor. Bu rakam yazılım sektörünün 8 katına, medya ve eğlence dünyasının 3 katına denk geliyor. Bununla beraber eğitim sektöründeki dijitalleşme oranı sadece %2.
Yani eğitim sektörü dijitalleşmeye yeni yeni başlıyor ve yapılacak çok iş var. Bu durum pek çok girişimci için fırsatlarla dolu bir alan anlamına gelse de benim vurgulamak istediğim konu bu değil. Ben eğitim sektörünün dijitalleşmesinin daha fazla fırsat eşitliği, daha iyi bir eğitim ve daha demokratik bir gelecek olduğuna inanıyorum.
Teknoloji fırsatlar sunuyor
En basit örnek online eğitimler. Bugün nitelikli eğitim meselesini tartışırken, bir yandan da teknolojinin bize sağladığı imkanları göz ardı ediyor olabiliriz. Bugün Khan Academy, Udemy, Udacity vb. platformlar aracılığıyla okulda aldığınız eğitimleri pekiştirmek, hayal dahi edemediğiniz alanlarda eğitim almak, kimi ücretsiz, kimi makul ücretli kurslarla kendimizi geleceğe hazırlamak mümkün.
Online eğitimler ve yapay zeka sayesinde artık kişiye özel eğitim de gerçeğe dönüşüyor. Yani her öğrencinin zayıf olduğu alanları, becerileri belirleyip, onu ileri taşıyacak bir sistem kurmak kolaylaşıyor.
Çok yakın gelecekte teknolojisinin ucuzlamasıyla daha da yaygınlaşacak sanal gerçeklik platformları ve Hololens benzeri karma gerçeklik teknolojileriyle sanal sınıflara dahil olmaya, dünyanın dört bir yanındaki kaliteli öğretmenlere sanal ortamda ulaşmaya başlayacağız. 5G teknolojisinin hayatımıza girmesiyle data transferi daha da hızlanacak, Londra’da yaşayan birisinin aldığı eğitime İstanbul’daki, hatta Kars’taki öğrenciler de ulaşabilecek.
Bugün sınıflarda; tebeşirlerin, geleneksel kitap ve defterlerin yerini tabletler, akıllı tahtalar alıyor. Yakın dönemde öğrenciler tablet bile taşımak zorunda kalmayacak, çünkü akıllı sıralar hayatımıza girecek. Öğrenciler bulut sistemlerini de kullanarak istediği kitaba, makaleye, dokümana kolayca ulaşabilecek, kendi dijital ekranında yazıp çizdiklerini öğretmenleriyle ve diğer öğrencilerle paylaşabilecek.
Üç boyutlu yazıcılarla maker kültürü yaygınlaşıyor. Öğrenciler tasarlıyor, üretiyor, bozuyor, bir daha yapıyor. Çok yakında sanal ve artırılmış gerçeklik teknolojileri öğrencilere simülasyonlar yaratma, proje bazlı çalışma, bol bol deneyimleme, bol bol hata yapma şansını verecek.
Öyle ya da böyle eğitimde dijital dönüşüm yaşanıyor, dönüşümün ivmesi de giderek artıyor. Belki şu an bazı teknolojiler pahalı, ulaşmak zor ama tıpkı akıllı telefonlar gibi yakında tüm bu teknolojiler herkese ulaşacak.
Teknolojik gelişme tek başına yeterli değil
Ancak burada sorgulanması gereken mesele toplum olarak, hele hele de genç nesil olarak, ne kadar okumaya, araştırmaya, üretmeye meraklı olduğumuz. Eğitim sürecini sınavları geçmek ve diploma almak üzerine odaklayan bir gençliği, merak eden, sorgulayan, yenilik peşinde koşan, üreten ve yaşam boyu öğrenmeye tutkulu bir gençlik noktasına nasıl taşıyabiliriz?
Biliyoruz ki artık mesele belki hiçbir zaman ihtiyacımız olmayacak bilgileri ezberlemek değil. Elimizin altında saniyeler içinde ulaşabileceğimiz her tür bilgi mevcut. Mesele bu bilgileri kavrama, analiz edebilme, kullanma yeteneğine sahip olmak. Teknolojiyle dost bir nesil yetiştirmeliyiz ama tüm bu teknolojilere rağmen asıl potansiyelin insanda olduğunu da unutmamalıyız. Çocuklara, gençlere deneyimlemeyi, sorunlarla karşılaştıklarında çözüm üretmeyi, karar verebilmeyi, seçim yapabilmeyi, merak etmeyi, üretmeyi, tasarlamayı öğretmeliyiz.
Tutkusu olan, fark yaratan, özgürce düşünebilen, sorgulayan çocuklara, gençlere ihtiyacımız var. Başımıza icat çıkaracak bir nesile ihtiyacımız var ve sanırım burada asıl iş yeni nesil öğretmenlere düşünüyor.
Bu yazı ilk olarak cnnturk.com’da yayınlanmıştır.
https://www.cnnturk.com/yazarlar/guncel/ozan-onat/egitimde-gelecek-vizyonumuz-ne